3.25.2016

‘BİR PARÇALILIK’ ÖRNEĞİ



           Herakleitos’tan kaldığı düşünülen, aynı nehirde iki kez yıkanılamayacağına dair sözün neyi belirttiği az çok açıktır herkes için. Eğer yıkanılabileceği düşünülüyorsa, ya nehre dâhil olunmuştur ya da ‘aynı nehir’ tamlamasının ifade ettiği anlam kaçırılmıştır. Doğru, bir nehirde iki kez yıkanmak mümkün değildir; iki kez yıkanıldığında yalnızca uzamsal olarak benzer bir yerde bulunmaktan mütevellit bir sağduyuyla karşılaşılır, nitekim sağduyular da kendilerine itimat edilen bir noktada değil uzun süredir. Bu bakımdan kısa bir düşünme seansına –buna seans demenin olanaklılığı dâhilinde– kaptırılırsa ‘köksüz’ kök ya da ona içkin olan; belki de olası bir paramparça edilmişliğe, kıvrılıp atılmışlığa ulaşmak, naifliğin şeklini çizecek olana yönelik ufak bir adım atmak için yola çıkmanın zaruriliği kayda alınmış olur. Bu durumda hem yolda olunur hem de yoldan en uzakta: yolda olunur, düşüncede, tanımlananın üzerinde hedeflenene gidildiğine dair bir katiyet zuhur eder; yol kaybolur, duyumsananın yitirildiğine, bütüncül olarak algılanamadığına dair her şüphe yolda olduğu düşünülen varlığın yüzüne çarpar, var olmanın ona bir türlü tam olarak hediye etmediği suratını siler, yeniden yapar, eksik bırakır. Böylesi bir durumda ‘insan’ olarak adlandırılan değişmek zorunda kalır; değişirken de yanında umutsuzluğunu ve çaresizliğini amansızca, yılmadan, yorgunluğunu kabullenerek taşır. Varlıkta olan dönüşümün neyi getirdiği neyi götürdüğü önemli olmakla birlikte, muazzam derecede ehemmiyet arz etmesi mümkün değildir; daha ziyade, sürekli olarak boynunu eğer, bilhassa ‘insan’ olarak adlandırılan. Onursuzluk, haysiyetsizlik ya da onurluluk, haysiyetlilik; hiçbir şey ancak hiçbir şey onun doğasında bulunamaz, keşmekeşlik dışında. ‘İnsan’ olarak adlandırılan, bir dönüşümün içindeki sayısız zerreden, işlevsiz, cılız, aciz zerrelerden sadece bir tanesidir; yalnızca, kendisini bilebilirliği muhtemeldir: bu da kendisi olarak gördüğü bütünlüğün sınırlarıyla doğrudan ilintilidir. Bir’dir, Çok’tur; dönüşür, dönüşür, ömrü eritir. Zaruret ve feragat onun üzerinde bulunur, buluşur. 
                                                                              Baki Karakaya