4.07.2020

Korona Krizinde Özgürlük: Neden Hegel Yine Güncel?


Bernward Loheide (dpa – Deutsche Presse-Agentur)
Çev. Baki Karakaya

            Daha ne kadar süre devlet korona nedeniyle vatandaşların özgürlüğünü kısıtlar? Özgürlük birçokları için şu anlama gelir: insanın ne istiyorsa yapabilmesi. Önemli filozoflardan biri burada büyük bir hata görür. 250 yıl önce, Ağustos 1770’te Stuttgart’ta doğmuş ve 1831’de Berlin’de hayatını kaybetmiş olan Georg Wilhelm Friedrich Hegel bugünkü krizde yardımcı olabilecek bazı fikirler geliştirdi.
            “Özgürlük, düşüncenin kendisidir,” diye öğretti Hegel. Kim ki düşünceyi reddederek özgürlükten bahsederse neyden bahsettiğini bilmiyordur. … İrade yalnızca düşünme olarak özgürdür.” Bu şu anlama gelir: Birçok olanak arasından seçim yapabilmek yalnızca keyfiliktir. Özgürlük bu sebepten dolayı Akıl (Vernunft) iradeyi belirlediğinde ortaya çıkacaktır. Jenalı Hegel araştırmacısı Klaus Vieweg bu konuyu şöyle açıklıyor: “Özgürlükte bu bakımdan düşüncedeki iradenin eksikliği bulunur. Keyfilik farkındalık/bilme eksikliğini imler.”

Keyfiliğin Kısıtlanması
            Devlet eğer makul sebeplerle korona partilerini[1] yasaklıyorsa Hegel için bu özgürlüğün kısıtlanması değil, yalnızca keyfiliğin sınırlandırılmasıdır. Dolayısıyla bu bakımdan vatandaşların baskılanması ya da hor görülmesi gibi bir sorun ortaya çıkamaz. Vieweg şunu vurguluyor: “Korona partisindeki katılımcılar özgürce davranma haklarını icra etmiyorlar. Onlar bariz bir şekilde keyfi davranıyor ve temel olarak özgürlüğe ve insan haklarına karşı şiddet ediminde bulunuyorlar.
            Hegel pandeminin yıkıcı etkisini yeterince biliyordu. Hegel öldüğünde Berlin’de koleranın etkisi artmıştı. Yine de Hegel şuna çoktan ikna olmuştu: “Makul olan edimseldir; edimsel olan makuldür.”[2] Hegel başka hiçbir cümle için böylesi bir düşmanlığa ve karalamaya maruz kalmadı; bugün kendisini açıkça Hegelyen olarak tanımlayan yalnızca birkaç entelektüel var.
            Alman idealizminin bu büyük düşünürü bu cümlesiyle bu dünyadaki her türden vebanın ve adaletsizliğin makul olduğunu mu kanıtlar? Bu durumda Hegel, bir polis devleti olarak Prusya’nın anti-demokratik sansürünü de içerecek şekilde, var olmuş her şeyi kutsamış mıdır? Hegel gibi kendisi için devletin her şey demek olduğu ve bireyin yok sayıldığı bir restorasyon filozofu korona krizinde tavsiye verici olarak kendini men etmiş midir?

Keyfiliğe Karşı Akıl
            Bu, Vieweg’in 800 sayfalık Hegel biyografisinde gösterdiği gibi, büyük çaplı bir yanlış anlaşılmadır. Çünkü Hegel için var olan her şey “edimsel” değildir. Yalnızca akla uygun olan hakiki edimselliktir; bu hakiki edimsellik dünyayı derininde/içselliğinde/kalbinde bir arada tutar.
            Jena, Heidelberg ve Berlin üniversitelerinde ders vermiş olan Hegel Fransız Devrimi’nin ve eşitlik, özgürlük ve kardeşlik adı altında bir araya gelen özgürlükçü-cumhuriyetçi ideallerin hararetli bir destekçisiydi. Bu sebeple kendisini şüpheli gözlerle takip eden Prusya sansürü tarafından hedef alınmıştı. Kontrolcüleri aldatmak için ilk bakışta konformist görünen ancak gerçekte egemen olan ve makul olmayan koşulların iğneli birer eleştirisi anlamına gelen formülleştirmelerini yayınlarının arasına serpiştirirdi.
            Hegel için devlet fikri öz-bilinçli ve bireysel bir özgürlük ilkesi üzerinde temellenir. Bu bakımdan devletin gayesi tüm vatandaşları için bu özgürlüğün garanti altına alınmasıdır. Bu nedenle Hegel yine de keyfiliği akıl zemininde sınırlandırmak zorundadır.


[1] Yazar burada toplumun bir arada bulunma isteğine gönderme yapıyor olsa gerek.
[2] Bu cümlenin “Rasyonel olan gerçek; gerçek olan rasyoneldir,” şeklinde yapılan yaygın çevirisi “wirklich” sıfatını tam olarak karşılayamıyor bana kalırsa, bu bakımdan “edimsel” sıfatını tercih ettim. “Vernünftig” ise “rasyonel” sıfatının Türkçedeki kişi gönderiminden dolayı pek uygun değil; o nedenle daha kapsayıcı olan “makul” sıfatını tercih ettim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder